Tanıtım Bülteni
"Biliyordum, onu gördüğümde yine bütün kalkanlarım bedenimi saracak ve âşık ruhumu saklayacaktım. Artık hiç değilse kendime dürüst olma vaktiydi. Aslı ruhuma işlemişti işlemesine de ben bunu istiyor muydum? Hoş aklıma, ruhuma girerken bana sorduğu yoktu ama korkuyordum. Hiçbir şeyden korkmadığım kadar korkuyordum."
Ali Aral, nam-ı diğer Ali'm.. Karanlık ve acımasız bir hayatı seçmek zorunda kalan, korkularını ve pişmanlıklarını kör bir cesaretin arkasına saklayan bir adam… Ali'm, yetimliğinin acısını; Duygu'ya can, Bekir'e kan, Sado'ya yıkılmayan duvar olarak unutmuştu. Hercai arzuların efendisiyken, bir gün hayatına gökten zembille inen Aslı'yla tanıştığında hayatındaki en büyük eksikliğin ne olduğunu anladı: Aşk... Fakat hayatındaki eksik şeyi yerine koymak sandığı kadar kolay olmayacaktı.
Ali'm, Aslı için yanmayı ve yakmayı öğrenebilecek miydi? Öksüz ruhuna, kana bulanmış geçmişine aşkı anlatabilecek miydi? Ondan kaçan kadını, onu kendinden bile çok seveceğine inandırabilecek miydi?
Hercai arzuların ebedi aşka dönüştüğü Bir Türk Masalı daha...
Yazarı: Işıl Parlakyıldız
Yayınevi : Müptela Yayınları
Goodreads Puanı: - 3.91
Seri Sıralaması: 2/3
Safa Sayısı: 528
Serinin bu ikinci kitabında Ali'm in hikayesini okuyoruz, onun geçmişine doğru bir yolculuk yapıyoruz, henüz on yaşında iken babasını kaybettiği zamanlara dönüyor, acısına ortak oluyoruz, annesi ile birlikte para kazanmaya çalıştığı balık tezgahının kokusunu alıyoruz, ve her şeyi değiştiren o ana tanık oluyoruz, annesini rahatsız eden, ekmeğine mani olan o pislik herifi, balık tezgahına yatırıp doğradığı o andan itibaren, Ali'm artık hiçbir şeyin eskisi gibi olmayacağı bir hayata adım atıyor..
Her şerde bir hayır var dedikleri bu olsa gerek diyorum, zira gittiği ıslahevinde Sedat'la tanışması, belkide hayatın Ali'ye bir şans verme şekliydi, Sedat onun kurtuluşu oldu, sonra Bekir girdi hayatlarına ve ardından Duygu, gittikçe büyüyen, birbirlerine hayatlarını emanet edecek kadar değer veren kardeşlere, koca bir aileye sahip oldu Ali'm ..
Bu kitapta tüm aile yine bir aradaydı, hiç birinden mahrum kalmıyoruz,olaylar birbirini kovalıyor, kafaya sıkmalar, adam dövmeler, son hız, ayrıca kalabalık ev ahalisine yeni katılanlar var ki, bunlardan biri Alim'in geçmişinde bıraktığı en büyük acısı , onun eksik yanı ..
Aslı, Alim'in başının belası,ilk kitapta harem de başlayıp Duygu'nun evinde son bulan gürültülü bir tanışmaları olmuştu,kızın ilk zamanlardaki tavırlarına ifrit oldum desem yeridir, kaba, ağzı bozuk , şımarık, dengesiz bir kızdı, babası istanbul'un önde gelen yeraltı adamlarından Arnavut Ethem olunca, zor bir hayatı olmuş orası belli, annesinin trajik ölümü de üstüne tuz biber ekmiş, ama okuyunca bu dengesizliğinin nedenlerinin, sadece şımarıklıktan kaynaklandığına emin oldum :)
İkilinin oldukça dengesiz bir ilişkisi var,zorunlu bir evlilik yaptılar, kız kaşındıkça Ali hırpaladı, hırpaladıkça sevdi, sevdikçe dengesizleşti, dengesizleştikçe iyice hırçınlaştı,Aslı adamı manyak ettikten sonra az biraz durulmaya başladı,ama kızdaki dengesizlikte aynen baki,aşık oldu kocasına, bu kez o yaklaştıkça Ali'm onu itti, sevdiğini bir türlü gösteremeyince, ve üstüne kızın beklediği o iki kelime de ağzından çıkmayınca, olaylar iyice şirazesinden çıktı, Ali'm de ne yapsın çareyi kafaya sıkmakta, kemik kırmakta buldu, bir yandan kırdığı kemiklerin sesiyle rahatlarken, aynı anda iç sesiyle yaptığı esprilere gülmesi, benim de akıl sağlığımı bozdu :)
Kitapta, Levent karakterini de çok sevdim, Ali'm le birbirlerinin dilinden çok iyi anlıyorlar, onların sahneleri çok ama çok eğlenceliydi :)
Serinin son kitabı Bekir'i çok merak ediyorum, umarım okumak kısmet olur :)
PUANIM
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder