Sayfalar

ERKEN RÜYA ZAMANLAR - YORUM




Tanıtım 

Yarım kalan aşklar, tamamlanmamış cümleler gibidir. Bir hıçkırığa düğümlenmiş itiraflar, bastırılmak zorunda kalınan hevesler, gönderilmemiş, hatta kaleme dahi alınmamış, yürekten yüreğe yazılan mektuplar, saklanmış duygular, beklenmedik bir veda, zor anlar, zor yıllar…

Ayrılık…
Oysa, söylenecek ve yaşanacak ne çok şey vardı daha. Aradan geçen yıllar, onların aşklarını güçlendirmekten başka bir işe yaramamıştı. Birbirini kıyamete kadar sevmek için yaratılmış olan Eser ve Nehir için de, cümle tamamlanmamıştı henüz.

Sağ elimle kalbimin üzerine dokundum. Sanki gerçekten de var olan bir yaraya değiyordum. Yavaşça, usulca, aşkla… Ah, kalbim! Bedenimin en iflah olmaz, en söz dinlemez, en laf anlamaz yeriydi. Başkasına dilsizdi, kördü, sağırdı. Sadece Eser oturmuştu oraya ve bir dağ kadar yüksek, bir dağ kadar ağırdı. 

Sen hep oradaydın Nehir. Gittim sandığında bile ben seni bırakmadım. Yumdum avuçlarımı, sakladım sıcaklığını… Kader bu, biliyorum. Bu, elinde değil insanın. Sevdaların her biri birbirinden farklı. İçerikleri, derinlikleri, hissetme şiddetiyle doğru orantılı. Benimki bir depremdi, bir iç sarsıntısı. Bir vurgun, bir kalp yarılması. Seni gördüğüm gün başladı. Her yaşımda, her yılımda azalır sandım, umdum ama olmadı.


Yazarı: Fatma Erdek
Çevirmeni : -
Orjinal Adı: -

Yayınevi : Ephesus Yayınları
Goodreads Puanı: 4.78

Seri Sıralaması: -
Safa Sayısı: 442




"Gözlerimi çevirip camdan dışarıya baktım, bugün yine onsuz sabahlardan birine uyanmıştım. aynı zamanda, ona bir sabah daha yaklaşmıştım"...

Eser Güney Serdaroğlu mesleğe genç bir polis muhabiri olarak başlamış, daha sonra,savaşların yaşandığı coğrafyalarda mesleğini başarı ile sürdürmüş,ölümlerden dönmüş,hatta iki de kitap yazmış cesur bir adam,aşkını en derinlerde yaşıyor,iç seslerinde Nehir'e söyledikleri, ve çoğu zaman küçük kağıtlara yazdığı duyguları onun ne kadar aşık ve tutkulu olduğunun kanıtı..

Nehir Güven, kendisi babasının sahip olduğu gazetenin dergi bölümünde çalışıyor,şımarık bir genç hanım,bir eli yağda diğeri balda olunca öyle oluyor sanırım :)

Eser'le burada tanışıyorlar,ve birbirlerine aşık oluyorlar, henüz ikisi de çok genç, Eser'in mesleğinde ilerleme hayali var, bunun için en tehlikeli coğrafyalara gitmekten çekinmiyor,ama aslında bunun ardında sadece büyük bir gazeteci olma isteği yok, maddi açıdan da iyi bir duruma gelip, Nehir'in yaşadığı hayatın aynısını vermek istiyor ..

Ve bir gün , üstelikte en ihtiyacı olduğu bir zamanda, şımarık kızımız , yağız delikanlımızı terk ediyor,(arkadaş bu kadar aptalca bir nedenle böyle bir adam nasıl terk edilir anlamadım gitti ) genç adam bu acıyı unutmuyor, zaman geçiyor,hayat onları olgunlaştırıyor,ve yolları tekrar birleşiyor ,tam on beş yıl sonra,ve aynı gazetede, birbirlerine olan sevgileri çok derin çok güçlü, belkide bu kadar güçlü olması onların acılarını ikiye katladı, en derin yaraların içten içe kanaması gibi yıllarca kanattı onları...

Bu kadar iç sesleriyle cebelleşeceklerine, düşündüklerinin en az yarısını birbirine söyleyecek cesarete sahip olsalardı,iyi olurdu ama ille uzatacaklar,kitap erken bitmesin diye herhalde :)

"Seni çok seviyorum Eser"
" Keşke Bana Dönseydin"
"Keşke Beni Çağırsaydın" 


"Valla haberim olsa aracı olurdum"  :))  birinden biri de zahmet edip ilk adımı atmamış ki, on beş yıl ne yaptınız kardeşim, kendi kendinle konuş dur, hiç deme bir yüzleşeyim , bir hesap sorayım, içimin acısı soğusun, (valla ben çatlardım, tam dayaklıklar )  :)

Yazarın kalemini sevdim,cümlelerin derinliğini, hissettirdiklerini sevdim, sevmediğim sadece hikayeydi, kafamda bir mantığa oturtamadım, onbeş yıl süren bir hasretin,içten içe kanamanın,yanmanın nedeni,bu kadar basit olmamalıydı :)



PUANIM

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder